pıtıRcıkK
Kayıt tarihi : 28/06/09 İş/Hobiler : öğrenci-net Lakap : pıtırcık
| Konu: |lııl||llıı Zeki Kayahan Coşkun Fun Clubü ıllı|lııl|| Paz Haz. 28, 2009 5:52 pm | |
| Zeki Kayahan COŞKUN Kimdir?..
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun... Hep çocuktu... Yine çocuk... Saçları kumral... Dümdüz... Ipıl ıpıl parlıyan bir çocuktu... Yine çocuk... Uyurken dudaklarının kavuştuğu kenarından, gerdanına doğru uyku suyu akan... Üzerindeki yeşil battaniyesinin birazı yere doğru uzanan bir çocuktu... Telaşsız... Umarsız... Kirli... Kuruyunca griye çalan çamurları; suratında, ellerinde, dizlerinde taşıyan bir çocuktu... Gecenin bir yarısında ateşi çıkan... Kusan... Üşüyen... Anasının baş ucunda sabahladığı bir çocuktu... Babası işe gidince, ne gereği varsa, ağlayan... Akşam olup da dönünce mutlu olan... Yağmur birikintilerinde kağıt kayıklar yüzdürmüş... Keskince katladığı her bir uçağı yere düşmüş... Ayağına, paslı olup olmadığı ebeveynleri tarafından merak edilen, çiviler batmış... Pasın neden önemli olduğunu kavrayamamış... Kanamış bir çocuktu... Yine çocuk... Sigara görünümlü sakızlar çiğnemiş... En berbat, mikrop dolu pembe gofretleri yemiş... Leblebi tozu boğazında kalmış... Niyet çekmiş... Elvan gazozunu bir dikişte içebilmiş... Uçan balonu olmuş... Siyah okul önlüğü giymiş... Kırmızı Pinokyo bisikletine rahatça binebilecek, geniş sokaklara sahip olmuş, Bisikletinin kırmızısından utanan bir çocuktu... Yarısı apartmanlarla, yarısı bahçeli evlerle dolu mahallesi çalınmış... Çocukluğunun üzerine A, B, C blok diye kategorize edilerek, havuzlu siteler yapılmış bir çocuk... Üzerinde masmavi gökyüzünün olduğu bir çocuktu... Peçeteyle, kağıt havluyla değil; elbeziyle ağzı silinmiş... Anne tarafından iyice bastırılınca daha iyi paklar diye düşünülen elbezi dokusunun ağzını acıttığı bir çocuktu... Elbezinin sabun tadının hala dudaklarında olduğu bir çocuk... Yine çocuk... Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?.. Seni bize götürelim, bizim oğlumuz olur musun?.. Ve benzeri aptalca sorularla dimağı yoklanmış... Misafirliğe gidildiğinde misal muzdan, kendisine düşen adetten daha fazlasını yiyince evde olsa yemez, bir yere gidince hep böyle oluyor ana-baba utancını duymuş... Ev sahibi kişi bir an için uzaklaştığında kaş göz işaretleriyle uyarılan, yediği muz zehir zıkkım edilmiş bir çocuktu... Nalbura gidip bilmemkaçnumara boya almış, sonra bir ton açığı olsa iyi olur tespitiyle nalbura bir kez daha gönderilmiş, yolda giderken küfretmiş... Evde badana yapılırken mutlu olsun diye eline küçük bir fırça verilmiş, onun boyadığı yerler badanacı kişi tarafından umursanmadan tekrar boyanmış... Bu güvensizliğe anlam verememiş bir çocuktu... Alışverişi gönderilirken verilen paranın üstüyle kendine istediğin bir şeyi alabilirsin özgürlüğü sunulmuş, eve gelindiğinde illa ki kendine ne aldın merakıyla karşılanmış... Sen dururken annen mi gitsin ekmek almaya siteminden etkilenip, televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş... Evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş... Bakkal ev arasındaki mesafede ekmeğin ucunu ısırarak gıda etmiş bir çocuktu... Yine çocuk... Evden çıkarken,Paran var mı? sorusuna "Hayır yok" yerine, seri şekilde "Var var" diyen, tam kapıyı kapatacakken,"Şunu da al bulunsun, lazım olur" baba sıcaklığıyla karşılaşmış bir çocuktu... Parayı utana sıkıla alırken, paraya bakmıyormuş gibi yapan... "Valla param var yaaa" sahtekarlığına sığınmakta ısrar eden çulsuz... İçten içe "Ulan baba ne kadar anlayışlısın, sağol be ya" sessizliğinde sevinen bir çocuktu... Yine çocuk... *** Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun... At arabalarının, kamyonetlerin arkasına takılmış... Arkadaşları tarafından "Abi takılan var, takılan var" diye gammazlanmış... Minibüslerde, otobüslerde midesi bulanınca annesi tarafından "aklına getirme midenin bulandığını" öğüdüyle yüzleşmiş... Bu öğüdü ciddiye alıp "Aklıma getirmiycem, getrimiycem işte" diye mücadele etmiş ve bunu başaramamış bir çocuktu... Depozitolu şişeleri evden çaktırmadan yürütüp bakkala satarak harçlığını çıkarmış... Ebe tura bir ki üç, yerden yüksek, Japon kale, dokuz aylık... gibi oyunlara doymayan... Hava kararmadan evde olması gerekmiş bir çocuktu... Yine çocuk... Evdeki terliklerin salon, mutfak, banyo, balkon terliği şeklinde ayrılmasına anlam veremeyen... Balkon terliğiyle odalarda, diğer terliklerle balkonda dolaştığında azarlanmış bir çocuktu... Yine çocuk... Banyo yapmayı sevmeyen... Taşa oturunca gerçekten karnı ağrıyan... Acıkınca eve şöyle bir uğrayıp ekmeğin arasına domates destekli bir şeyler koydurarak evden bir çırpıda çıkan... Evden çıkarken ayakkabıların giyilmesi esnasında ekmeği yanından dişleyerek ağzında tutan... Çıtalı uçurtma yapmayı asla öğrenemediğinden, marangozdan yalvar yakar aldığı çıtaları mahallenin abilerine gözü kapalı teslim eden bir çocuktu... *** Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun... Ağlamaktan utanmayan... Akşama köfte, patates kızartması yapıldı mı sevinçten deli olan... Köfteleri, patatesleri yerken yarına kalma ihtimalini düşünen... Ertesi gün buzdolabını açtığında bir tane olsun köfteye rastlayamayan... Tek tük kalmış, pörsümüş patateslere tenezzül etmeyen bir çocuktu... Yine çocuk... Bütün spor ayakkabılarına"esem spor" denilen... Ayakkabı bağlamayı geç öğrenmiş... Kış günlerinde pantolonunun altına zorla külotlu çorap giydirilmiş... Arabaların şoför tarafındaki camlarından içeriye dikkatlice bakarak "arabanın kaç yaptığını" öğrenmekten keyif alan... "Kızların içinde kızılcık bebek" küçümseyişini fazlasıyla tatmış bir çocuktu... Yine çocuk... *** Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun... Düğünlere götürülmüş... Düğünlerde mahalli sanatçının "anneler babalar çocuklarınızı yanınıza alın" uyarısıyla sahneden alınmış... Sonra tekrar sahneye fırlamış... Adını bilmeyenlerin "Küçüüüükkkkkkk... Şişşşştttt küçüüüükkk" seslenişine maruz kalmış bir çocuktu... Bir çocuk... Kocaman kocaman sevdaları olan... Hep en kudretli kendisinin aşık olduğunu sanan, öylesine bir çocuktu... Yine çocuk... *** O işte... O... Daha ne olsun... Nasıl söylesek?.. Nasıl anlatsak?.. Pasaklıdır mesela... Dağınık... Hep dağınık... Kendisini dağıtacak sevdaları kolay bulması bundan belki... Belki bundan iflah olmaz bir gönül adamı... Dağınık... Ruhu... Beyni... Mekanı... Her yeri dağınık... Öyle biri... Yalancı... Kendisini kandıracak kadar yalancı... Hiç bir hayali yok... Olmadı... Olmayacak da... Asabi... Sabırsız... Ama en çok da dağınık... Ruhu... Beyni... Mekanı... Her yeri dağınık... Öyle biri... Öylesine yaşıyor... Öylesine... Öyle.. Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun... Yine çocuk... Hep çocuk... Hep... Herkes kadar çocuk... Herkes...
* Kitapları *
En Son Ne Zaman Şey Ettiniz? Durun Siz Evlenemezsiniz! Ceset Kokan Kadınlar Ben Senden Sonra Düş Oldum...("Ceset Kokan Kadınlar"'ın Yeni Baskısı) Türkleri Anlama Kılavuzu Fareli Köyün Kavalcısı Ve Saz Arkadaşları Türkleri Anlama Kılavuzu 2 Program Adı : MATRAX
MATRAX... MATRAX... MATRAX...
Gecenin miskinliğine inat, hop hop hoplatan... Zıp zıplatan... Ritmik... Dinamik... Enerjik.... Tüm frekanslarda bulduğunuz bulabileceğiniz en manyak programdır Matrax...
Bornoz kuşağını sıkı sıkıya bağlamayanların programıdır Matrax...
Kaymaklı bisküvinin, kaymağını yalayıp yutan... Geriye kalan dairesel bisküvi parçalarını kenara itenlerin programıdır Matrax...
Hazır çorbalar her ne kadar, orijinaliyle aynı lezzette diye babalansa da bunu yutmayacak zeka seviyesindekilerin programıdır Matrax...
Karanlık gecelerin parlak ışığıdır...
Dışardan her türlü yiyecek getirmenin serbest olduğu tek programdır...
Cilloptur...
Kuruyemişçilerin, dükkan önündeki küçük metal alette kavurduğu leblebi kokusunun etrafa yayılmasından keyif alan, keyif almakla yetinmeyip, kuruyemişçiye girip 150 gram sarı leblebi alarak, bu müteşebbis uyanıklığa yenik düşenlerin programıdır Matrax...
Türkiye radyolarında ilkleri gerçekleştiren programdır...
Uygulama vardır... Deney vardır...
Norveç'in meşhur yemeği diye canlı yayında dinleyicilerine "Ostorogospuralatif SLX" yaptırmıştır... Norveç Konsolosluğu ciddiye alıp, böyle bir yemek yoktur diye mesaj geçmiştir...
Doğal deodorant, sosyal demokrat usulü cacık, Nijerya usulü kahve, sincap melemeni, acıyı bal eyleme sıvısı, sahtekar çemen programda; telefonda dinleyicilere uygulattırılmış bazı atraksiyonlardır... Her biri canlı yayında gıda edilmiştir... Dinleyiciler bu lezzetleri çok tutmuştur...
Gecenin bir yarısı mikser, mutfak robotu, rendelenen turp, saç kurutma makinesi, cızırdayan yağ, matkap, elektrik süpürgesi ve benzeri sesler kaplar her yeri...
Tüm bunlar Matrax'ın "atraksiyon" bölümünün doğal sonucudur...
Bazı geceler geleneksel "Matrax, sifonumu sana pöykürtüyorum, en kudretli benim sifonumdur"yarışması düzenlenir...
Canlı yayında zayıflamak uğruna sandalyenin üzerine sağ ayakla 50, sol ayakla 50 defa çıkıp, nefes nefese kalan dinleyiciye ancak Matrax'ta rastlayabilirsiniz...
Bulunulan mekanda 3 kişi veya üzeri kalabalık varsa,"Grup Guttirik" olarak yayına dahil olup; şarkı,türkü çığırmak,bu programın kendisine has özelliklerinden biridir...
Her gece farklı bir konu işlenir... Hacmi şuncazcık olan,incir çekirdeği doldurulmaya çalışılır...
Dileyen dinleyici Matrax ve ekibine "Konu dediğiniz ne ola ki,ben öyle bir konu belirledim ki, sizin konunuz benimkinin yanında tırt" deme hakkına sahiptir...
Program kriterlerine uymayan dinleyicinin gözünün yaşına bakılmaz.... Kriterler programın en başında hatırlatılır... Herkesin yayına katılması istenmez... İncir çekirdeğinin hacmine katkı sağlamak esastır...
Matrax'ta istek şarkı çalınmaz... Halaya, dayıya, görümceye, kaynataya,yan komşuya,üst komşuya,arkadaşa, sevgiliye,eşe, dosta,arkadaşa selam gönderilmez... Bu taleplerle gelenden haz edilmez...
Programın en can alıcı noktalarından bir tanesi de bazı ifadeleri jargonlaştırıp, piyasaya armağan etmesidir... Dillere pelesenk olur... Diğer radyolarda, dizilerde,show programlarında kullanılır... Bu da Matrax ekibinin kulağına gelirse çıngar çıkarılır...
Tüm bunlar iyidir hoştur da... Matrax'ın her bir şeyi Zeki Kayahan Coşkun'un tek ricası, kural despotluğunda sunulur: Matrax'ı yatağın içinde, yorganın altında dinlemek yasak!!!
Bu kurala uymayanların yatağının uzun, yorganını kısa gelmesi için program boyunca beddua edilir... Vesvese yapılır, nefesi kuvvetli hocalara, üfürükçülere gidilir gerekirse...
Çünkü;Zeki Kayahan Coşkun,3 saat boyunca oturmadan program yapmaktadır... Dinleyicilerin de "aman şöyle uzanayım n'olcak, çekeyim üstüme de yorganımı" rahatlığına ayar olur... Dinlerken uyuyan dinleyici bir daha iflah olmaz...O gün içinde, cin yavrusuna döner... Yarinden ayrı düşer...Dişi apse yapar...vs... Bundan mütevellit, yatağın içinde yorganın altında dinlenmemesi sık sık salık verilir...Çok canlar yanmıştır... Komodini ortadan ikiye çatlayan, davlumbaz fırını gecenin bir yarısı saldırıya geçen, gece lambasının sapı kopan, avizesi tangaya dönen çok dinleyici olmuştur...Ama tangası avize olana rastlanmamıştır henüz... Eee biraz zor tabii...Hacim dar...
Paylaşım programda da bitmez... Matrax dinleyicileri gün boyunca http://www.zekirdek.com/ adresinde buluşur... Sitenin binlerce üyesi "yarın değil, şimdi haberiniz olsun"sloganıyla çalışan sitede habere doyar... Köşe yazarlarını sömürür...Forum sayfalarında tartışır...Chatini yapar gerekirse... Duş almak isteyenin sırtı ovalanır... Böylesine kadirşinas insanlardan oluşur Matrax ekibi...
Ve her gece program "her sözün dudaklarda gülüş, her gülüşün düş" olacağı şekilde kapanır...
Yayın Saatleri :
Pazartesi 22:30 - 23:00 Pazartesi 23:05 - 02:00 Salı 22:30 - 23:00Salı 23:05 - 02:00 Çarşamba 22:30 - 23:00 Çarşamba 23:05 - 02:00 Perşembe 22:30 - 23:00 Perşembe 23:05 - 02:00
| |
|